9 Ocak 2011 Pazar

Sinarit Buğulama


9 ocak 1987.. Nasıl da kar yağıyordu? O sıralar Caddebostan'da bulunan Kadıköy Evlendirme Dairesi'nin 14.30 nikahı bizim nikahtı.
Titreyerek gittik nikah dairesine. Gelenler de kötü hava şartlarına rağmen oldukça fazlaydı. Gelin tencere dibi çok kazımış dedi, bazıları.
Nitekim doğrudur, çok tencere dibi kazımışlığım vardır.
Hala da severim biraz dibi tutmuş domatesli pilavı, zeytinyağlı sarmayı.
Annem özellikle benim için bu iki yemeğin dibini tuttururdu. Hele tencerenin dibindeki son sıra sarmaları benim için ayrı bir tabağa koyardı. Şimdilerde "kanserojen" dendiği için pek rağbet etmiyorum ama.

Bugün, yıldönümüne yaraşır bir yemek yapmak istedim. Balıkçıdaki seçeneklere baktığımda, 1,5 kiloya yakın sinaritin şık bir yemek olacağını düşündüm ve seçimimi sinaritten yana yaptım.

Malzemeler
1,5 kg sinarit
1 adet pırasa
3 diş iri sarımsak
3 defne yaprağı
1 çay bardağı beyaz şarap
1/2 limon suyu
tuz, karabiber, az zeytinyağı

Yapılışı
Sinariti balıkçıda fileto olarak ayıklattım. Derisini soydurmadım. Kafasını ve kemiğini de aldım elbette.


Önce birkaç bardak su ve üç defne yaprağı ile balığın kafa ve kemiğini kaynattım. Suyun rengi değişip kemik ve kafadaki etler ayrılınca ateşi söndürüp, balık suyunu tel süzgeçle temiz bir kaba süzdüm.
Ayrı bir tencerede bir kaşık tepeleme unu yağsız olarak kavurup üzerine balık suyunu karıştıra karıştıra ilave edip karışım kaynayınca ateşi söndürdüm. Bu arada tuz ve karabiberi de ekledim.
Şimdi sıra 2-3 kaşık zeytinyağında çok ince doğranmış pırasa ve sarımsakları kavurmaya geldi.


Bunlar kavrulunca içine beyaz şarabı ve limon suyunu koyup karıştırmaya devam ettim. En son olarak da bu sebze karışımı ile unlu balık suyunu birleştirdim. Bu sosun kıvamı sizin arzunuza bağlı. Eğer sosu çorba gibi kaşıkla yemek isterseniz daha sulu, sadece balığı tatlandırmak için yapacaksanız ise yoğun kıvamlı yapmalısınız.
Ben yoğun kıvamlı yaptım ve şık bir fırın kabına yerleştirdiğim sinaritlerin üzerine sosu boşaltıp üzerine iki defne yaprağını süsleme amacıyla koydum ve fırın kabını önceden ısıtılmış 170 derecede fırına verip, 30 dakika pişmeye bıraktım.


Bu arada Sait Faik'in "Sinağrit Baba" öyküsünü de analım. Öykü şöyle başlıyor:

Cehennem Nişanı'nda beş sandaldık. Güzel bir ocak akşamı. Hava lodos. Denize kırmızı rengin türlüsü yayılmış. Çok kaynamış ıhlamur rengindeki hayvan, geniş, ölü dalgalar. Sandallar ağır ağır sallanıyor, oltalar bekliyor, insanlar susuyor.

Otuzsekiz kulaç suyun altındaki derin sessizliğe, dibindeki dallı budaklı kayalara yedi rengin en koyusu girer mi şimdi. Sinağrit baba döner mi avdan. Pırıl pırıl, eleğimsağma rengi pullariyle ağır ağır, muhteşem, bir İlkçağ kralı gibi zengin, cömert, asil ve zalim mantosu ile dolaşır mı kimbilir. Altunu, zümrüdü, incisi, mercanı, sedefi lacivertliğin içinde yanıp yanıp sönen sarayını özlemiş acele mi ediyordur.


Eh aylardan ocak, hava lodos.. Doğru balığı seçtiğimiz aşikar..


Artık kutlama yemeğine geçebiliriz. Yanında iyi soğutulmuş beyaz şarap, kızarmış ekmek ve soframızın olmazsa olmazı, salata ile.

Bugünü ve kutlama yemeğini burada paylaştığım için sevinçliyim.
Herkese mutluluklar ve güzel sofralar diliyorum.

2 yorum:

  1. Evlilik yildonumunuz ve benim dogum gunum ayni gunmus:). Bir sonraki dogum gunumde ben de ozellikle pirasali sinarit yapip seni ve Sait Faik'i de yamacima alacagim Leyla'cim:)...

    YanıtlaSil
  2. Belgin'cim.. E uğurlu gündür 9 Ocak.. Bak ne güzel şeyler olmuş o günde. Sevgiler..

    YanıtlaSil