28 Ağustos 2010 Cumartesi

Bizim evde bir "slowfood" akımı var..

Blogumda yazdığım tariflerin bir kısmı aile yadigarı.. Herkesin annesi en lezzetli yemekleri yapar ya, benim annemin yemekleri de en lezzetliydi. Ondan öğrendiklerimi neredeyse hiç değiştirmeden uyguluyorum ve tariflerini de öyle veriyorum. Mesela etli enginar dolması tarifi gibi. Mutlaka denemelisiniz ilk enginar pazara çıktığında.

Ama yabanmersinli enginar öyle değil.. Eşimin yabanmersini sevdası bu yemeğin icadına sebep oldu. İlk denemede lezzeti yakaladım ve ailecek bir güzel ziyafet çektik kendimize. Tatlıyı, tuzluyu, mayhoşu birarada ve elbette enginarı da sevenler bunu da mutlaka denemeliler.

Yazdıklarımdan anlayacağınız gibi, bizim evde bir "slowfood" akımı var. Yemek çok ciddiye alınıyor, rasgele doymak için pek oturulmuyor sofraya. En "fastfood"dan anladığımız ise olsa olsa mis gibi domatesler, yeşil köy biberleri ile yapılmış menemen oluyor.

Aile bireylerinin yaptıkları sadece pişirdiklerimi yemek değil; önerileri, yorumları ile beni fazlasıyla destekliyorlar. Böylece bütün gün bir yerlerde koşturup akşamdan akşama bir masanın etrafına oturmuşken, hem karnımız doyuyor hem de adeta birlikte bir aktivite yapıyoruz.

Her denenenin her seferinde başarılı ve lezzetli olduğunu söylemek zor. E o da bu işin heyecanı ve riski. Buradaki tarifler mutlaka ve mutlaka denenmiştir. Fotoğraflar anında cep telefonumun kamerası ile çekilip bilgisayara aktarılmıştır. Başka bir blogdan alınmış bir fotoğraf asla yoktur.
Bu da böyle biline.

Şimdiden daha önce soframızı paylaşan arkadaşlarımızdan tarif istekleri geliyor. Böylece bana "ne pişireceğim" diye düşünme derdi de kalmıyor.
Ben bu işi sevdim gerçekten..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder